yükleniyor
farkında mısın?

Filmi İzle

Zeytinin Yurdu
Anadolu

Zeytin ve zeytinyağı bizim yurdumuzda, Doğu Akdeniz’in Anadolu kıyılarında insanlığın hayatına girdi. Zeytin, günümüzden yaklaşık 7500 yıl önce yerleşik kültürde yer buldu ve tüm Akdeniz Havzası’na Anadolu üzerinden yayıldı. Akdeniz’in ayrılmaz bir parçası oldu; uygarlıkları, insanları, kültürleri ve dinleri birbirine bağladı.

Altın Sıvı Zeytinyağı

Zeytinyağı üretimi yaklaşık 7.000 yıl öncesinde başladı. Zeytinyağı, antikçağ devletleri için, muhteşem zenginliğin ve gücün kaynağıydı. Akdeniz’i çaprazlayan yük gemilerinin taşıdığı en değerli hazineydi. Zeytinyağı ticaretinden elde edilen kazançlar Akdeniz ekonomisinin can damarı, imparatorlukların yükselişinin en önemli finans kaynaklarındandı. Anadolu’da bulunan çivi yazılı kil tabletlerde zeytinyağı “Altın Sıvı / Değerli Yağ” olarak adlandırılıyordu.

Kültürlerin Kaynağı

Akdeniz'in tüm uygarlıkları zeytin ağacına büyük bir önem vermişti. Yaklaşık dört bin yıl önce yazılan Gılgamış Destanı'nda zeytin ve yağından elde edilen parfümler uygarlığın metaforları olarak anlatıldı. Ugarit mitolojisinden bir ilahide “kayalık tepelerin yamaçlarında tatlı likörünü oluşturan” zeytinden ve içindeki “lezzetli hazine”den bahsedildi.

Antik Mısır sanatının da en çarpıcı motiflerinden biriydi zeytin ağacı. Zeytinyağı amforaları, firavunların öteki dünyaya yolculuklarına eşlik eden ortak mezar malıydı. Efsaneye göre, iyilik ve sonsuz yaşam tanrısı Osiris’in annesi İsis, Mısırlılara zeytin dikmeyi ve ürününden yararlanmayı öğretti. Tutankamun zeytin dallarından örülmüş Adalet Tacı kuşandı. III. Ramses, Ra’ya “senin kentini zeytin ağaçlarıyla süsledim, o zeytin ağaçları ki meyvesinden halis zeytinyağı elde edilir. Bu zeytinyağı, senin tapınağını aydınlatan kandilleri besleyen yağdır” diye seslendi.

Zeytin ve zeytinyağı, Anadolu’da dönemin önemli medeniyetlerinden olan Hitit Devleti’nde gündelik yaşamda bile kendine yer buldu. Hititler için en değerli ticari ürünlerin başında geliyordu, aynı zamanda “içinde yağ olması” nedeniyle büyülü sayılan bir meyveydi. Asur ve Babil tabletlerinde de zeytinyağına övgüler düzüldü.

Yunanlılar için barış, bereket ve zenginliğin sembolüydü. En eski efsanelerden birine göre, Tanrıların Kralı Zeus, Bilgelik Tanrıçası Athena ile Denizler Tanrısı Poseidon arasındaki anlaşmazlığı, her ikisinin de üzerinde egemenlik iddiasında bulunduğu yeni bir şehre hediye vermelerini isteyerek çözmüştü. Poseidon şehre silahlı pusatlı bir at ve yenilmez bir savaşçı ordusu sundu.

Athena, çok daha mütevazı bir hediyeyle ortaya çıktı. Yerden bir zeytin ağacı çıkardı, yaraları ve hastalıkları iyileştirsin, sağlık ve zindelik sunsun diye insanlara verdi. Poseidon’unki güçlü, etkili, korku, saygınlık ve hayranlık uyandıran bir armağandı ama bugün varsa yarın olmayacaktı. Athena’nınki ise sonsuza dek sürecek bir hediyeydi. Ordular, devletler, kentler yok olsa da hayatın manzarasından asla kaybolmayacak bir mucize. İnsanlar zeytin ağacının insanlığa daha faydalı olduğunu anladılar ve kente Poseidon’un değil, Athena’nın adını verdiler.

Antik Yunanlılar için zeytinyağı "lüks değil, ihtiyaçtı". Sadece yiyeceklerde değil suyu ısıtmak, tapınakları, spor salonlarını ve hamamları aydınlatmakta kullanıyor, parfüm ve merhem olarak bedenlerine sürüyor, güreşçileri ve sporcuları yağlıyorlardı. Ama asıl zeytinyağı ticaretinden elde edilen gelir önemliydi. Mimarisi, felsefesi, sanatsal ve entelektüel yeteneğiyle parlayan antik dünyayı şekillendiren kaynaktı. O yüzden, Solon, zeytin yetiştiriciliğinin yanı sıra yağ üretimi ve ihracatını teşvik eden yasalar çıkardı ve bir zeytinlikte yılda ikiden fazla ağacın kesilmesini yasakladı. Aristoteles, Atinalıların Devleti kitabında daha da ileri giderek, zeytin ağacını kesenin idam edilmesi gerektiğini ilan etti. Platon ünlü akademisini zeytinlerin gölgesinde tuttu ve Atinalı oyun yazarı Sophokles, zeytin ağacını “insan eliyle dikilmedi, kendi kendini yarattı” diye övdü. M.Ö. 776’da kazananlara zeytin dalı ve zeytinyağının ödül olarak verildiği Olimpiyat Oyunları başladı.

Yunanlılar zeytinyağının estetik ve ruhsal yönlerini kutladıysa, Romalılar ticari olanaklarına odaklandı. Zeytinyağı üretim yöntemlerini geliştirdiler, yeni teknikler icat ettiler. Zeytin ve zeytinyağını kalitesine göre sınıflandırdılar. İmparatorluğun bazı bölgelerinde üretim ve kişi başına tüketim en yüksek boyutlara ulaştı. Zeytinyağı uluslararası bir ürün olarak imparatorluk siyasetinde hayati bir pazarlık kozuna dönüştü ve bazen nakit para yerine geçti. Julius Sezar, fetihlere direnen kentlere verdiği para cezasını zeytinyağı olarak tahsil ederdi.

Günümüzde Zeytinin Anayurdu

Osmanlı Devleti döneminde, yetiştirilme alanları daralsa da zeytin, önemli bir bahçe bitkisiydi. 2000’li yılların Türkiye’sinde ise devlet teşviklerinin büyümesiyle zeytin tarımının önemi de arttı. Gelinen noktada, henüz gerçek potansiyeline ulaşamamış olmakla birlikte, Türkiye, Avrupa’nın ve dünyanın en büyük zeytin üreticileri arasındadır.

Bizim Hikayemiz

Zeytinin Akdeniz’in binlerce yılına damga vuran hikayesi en parlak ve en karanlık çağları aşarak bugüne geldi. Bu sağlıklı yağ, tüm halkları birbirine bağlayan Akdeniz karakterinin şekillenmesinde temel bir rol oynadı. Uygarlığımıza tat ve soluk kazandırdı.

Zeytin ağacı binlerce yıllık Akdeniz toplumlarının ortak kültür unsuru olarak farklı kültürleri tek bir tür üzerinden anlamamıza olanak sağlıyor. Çünkü bugünümüzü ve geleceğimizi zeytin ağaçlarına borçluyuz.

Zeytincilik kültürü yayılmaya devam etti ve Akdeniz sınırlarını aştı, aynı iklim özelliklerine sahip bölgelere kök saldı. Bugün beş kıtada zeytin ağaçları yetiştiriliyor ve zeytinyağı üretiliyor. ABD, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, Meksika, Arjantin, Brezilya ve Japonya dahil olmak üzere yeni üreticiler zeytinyağının parlak dünyasında yerini alıyor, zeytin ağacının hikayesi, dünyanın dört bir yanında yaşamaya devam ediyor.

Hemen Destek Ol